top of page

Arif Paşa Apartmanı

Osmanlı’nın son saray doktoru Sarıcazade Arif Paşa tarafından, mimar Constantin P. Pappa'ya yaptırılan İstanbul'un ilk toplu yaşam binasına hoşgeldiniz! Sizi öncelikle keyifli bir yolculuğa,  1894'te temeli atılan ve 1902'den beri Füreyya Koral'dan Pınar Kür'e nice sanatçıya ev sahipliği yapmış olan Arif Paşa Apartmanı'nın hikayesine davet ediyoruz.

AHISTTAXI049.jpeg

Dr. Arif Sarıca Paşa

 

Arif Paşa Apartmanı – ya da diğer adıyla Sarıcazade Abdullah ve Osman Bey Apartmanı – adını İstanbul’da dört büyük apartman ve büyük köşk yaptırmış olan, Osmanlı’nın son saray doktoru Sarıcazade Arif Paşa’dan alıyor. Apartmana ismini veren Arif Sarıca Paşa İkinci Abdülhamit’in doktoru, kardeşi Ragıp Sarıca Paşa ise mabeyincisidir. Apartman, ailenin diğer apartman ve köşklerinde de imzası olan Mimar Constantine P. Pappa tarafından 1894’te yani 19. yüzyılın sonunda inşa edilmeye başlanır, 20. yüzyılın başında 1902’de de tamamlanır.

 

‘Sarıcazadeler’ olarak da anılan Sarıca Ailesi, İstanbul’ un fethinden sonra Yunanistan’ın Eğriboz Adası’ndan göç ederek İstanbul’a yerleşir. Sarıca Ailesi’nin en eski üyeleri hakkında ulaşılan yazılı ve sözlü bilgiler 19’uncu yüzyılın ikinci yarısıyla sınırlıdır. 19. ve 20. yüzyıllarda yaşayan ailenin büyük oğlu Ragıp Paşa ve kardeşi Dr. Arif Paşa, en bilinen bireyleridir.

Dr. Arif Paşa Atina’da tıp eğitimi gördükten sonra İstanbul’a gelip Moda’ya yerleşmiş ve Yıldız Sarayı’nda doktor olarak çalışmıştır. Sarıca Ailesi; Moda, Caddebostan, Beyoğlu ve Elmadağ’da yaptırdığı “köşk, apartman ve pasajlarla” İstanbul’un kentsel gelişimine damgasını vurmuştur. Dr. Arif Paşa’nın yaptırdığı bilinen yapılar Moda’da Arif Paşa Köşkü (1903) ve Arif Paşa Apartmanı (1903-1906), Elmadağ’ da şimdiki adı Sarıcazade Abdullah & Osman Bey Apartmanı olan Arif Paşa Apartmanı’ dır. (1902). Bütün bu yapılarda mimar Constantin P. Pappa imzası bulunmaktadır.

Arif Paşa Apartmanı

(Sarıcazade Abdullah ve Osman Bey Apartmanı)

Bina, Cenova mimarisi tarzındadır. Yüzünü o yıllarda bomboş olan Talimhane’ye çevirmiştir. Büyük İstanbul depreminden sonra yapılan büyük binalar gibi civardaki en sağlam zemin aranarak buraya oturtulmuştur.

Yedi katlı binanın her katında ikisi büyük üçü daha küçük, toplam beş konut birimi bulunmaktadır. Ortada bir avlu ve onu çevreleyen bloklardan oluşan apartmanın dört ana girişi vardır. Bina avluya ve Elmadağ Caddesi’ne bakan cephelere sahiptir. 818 m2 taban alanına ve 32 m’ye varan yüksekliğe sahiptir. Bir iddiaya göre İstanbul’un ilk asansörlü binası Pera Palas değil Arif Paşa Apartmanı’dır. İlk olmasa bile ilklerden biri olduğu kesin ve hala aynı asansör her yıl bakımları gerçekleştirilerek kullanımdadır. Kagir bina aynı zamanda yaşam alanı olarak kurgulan bir binada ilk kez metal dökme sütunların kullanılması açısından da ilginçtir.

Avlunun tam ortasında bir ıhlamur ağacı yükselir. Kirada olan 36 daire ve dükkanları, orta avlusu, arka tarafında günümüzde yine dükkan olarak kullanılan ahırları mevcuttur. Her iki bloğun hem avludan hem de sokak tarafından ayrı girişleri bulunur. A Blok’ta yer alan ikonik asansör ve B Blok’ta yer alan salyangoz formundaki merdivenler tarihi bina ve fotoğraf meraklılarının her geçen gün artan ilgisi ile karşılaşmakta olsa da, binada yaşayan kiracıların güvenliği açısından kapılar daimi olarak kilitli tutulmaktadır. 7 katlı olan binanın B bloğunda asansör olmadığı için yüksek katlarda oturanlar genellikle diğer bloktaki asansör ile en üst kattaki uzun koridordan geçiş yapmaktadır.

Apartmanın yapılma amacı ile ilgili bir kaç rivayet bulunmaktadır. İlki; Yıldız Sarayı’nın kalabalıklaşması ile oradan ayrılmak zorunda kalan üst düzey yöneticilerin hayatlarına aynı ihtişamla devam edebilmelerini sağlayacak bir bina ihtiyacı.

 

Bir diğeri de özellikle Venedik ile gittikçe artan ticaret neticesinde, zengin Venedikli tacirlerin İstanbul’da yaşayabilecekleri lüks bir mekan yaratmak üzere hayata geçirilmiş olması ve mimarının da bu yüzden bir İtalyan seçilmesi. O zamanların lüks mahallesi kabul edilen Taksim hem prestijili olması hem de limana olan yakınlığı nedeniyle böyle bir yapı için idealdi.

 

Hangi nedenle olursa olsun ana hedef ihtişamlı bir yaşam tarzı oluşturmaktı. Bu yüzden yüksek tavanlı dairelerin her biri tavanları özenle yapılmış kalem işleri, resimler ile donatılmış, yerleri İtalya’dan getirilen uzun parkelerle döşenmişti. Hizmetliler için arka taraftan ayrı girilen bir kapı bulunuyordu. Bu kapı aynı zamanda çatı katında bulunan hizmetli odalarına bağlıydı. Binanın bodrumunda bir de hamam yapılmıştı. Ancak günümüzde bu kapılar da hizmetli odaları da hamam da kullanım dışı. Ne yazık ki bazı dairelerin tavanları, artık banyoya dönüşen özel hamamlarındaki paha biçilmez mermerleri ve mutfaklarındaki sanat eseri değerindeki kuzinelerinden bazıları yok edilmiş durumda.

Arif Paşa’da Yaşam

 

Geçmişten günümüze birçok kişiye ev sahipliği yapan bu güzel ve eski apartman, ülkemizin profesyonel anlamdaki ilk kadın seramik sanatçısı Füreyya Koral’ın atölyesine de ev sahipliği yapmıştır. Füreyya hanım, Osmanlı bürokrasisinde ve sanatta iz bırakan isimlerin mensup olduğu Şakir Paşa ailesinden gelir. Teyzeleri ressam Fahrelnisa Zeid ve Aliye Berger, dayısı da Halikarnas Balıkçısı adıyla bildiğimiz Cevat Şakir Kabaağaçlı’dır. Atatürk’ün yakın çevresinde bulunan Kılıç Ali ile olan evliliği nedeniyle, Ankara’da siyaset, sanat ve edebiyat çevreleri ile yakın temasta oldu. Atatürk’ün vefatı sonrasında eşiyle birlikte İstanbul’a yerleştiler. 1945 yılında verem tedavisi için gittiği İsviçre’de sanatoryumda yattığı günlerde Londra’da bulunan teyzesi Fahrelnissa Zeid’in yolladığı hediyeler arasında yer alan seramik malzeme ve ekipmanı kendisi için yeni bir uğraş konusu oldu. Çalışmalarının “meşguliyet ile tedavi” ötesine geçtiğini gören eşi, bu sevdadan vazgeçmesini söyleyince 19 yıllık evliliğini sona erdirdi. Kendisine ait atölyesini genç kızlığında da yaşadığı aile apartmanında açtı. Sadece kendisi değil, bu konuda çalışmak isteyen birçok sanatçıya da kapılarını açtı. Çalışmalarında seramik ile mimariyi birleştirdi. En bilinen eseri olan Evler ile Sedat Simavi Vakfı ödülünü aldı.

Ünlü yazar Pınar Kür de bir dönem burada yaşamış ve avludaki ıhlamur ağacından esinle Bir Deli Ağaç kitabını yazmıştır. Bu iki ünlü ismin dışında da yüzyılı aşkın suredir bir çok ünlü ismi ağırlayan binada bugün de yazarlar, fotoğrafçılar, tasarımcılar, yapımcılar, ressamlar yaşamaktadır.

 

Son zamanlarda avludaki dükkanların da kiralanması ile birlikte özellikle yazın canlanan avluda keyifli saatler geçiren kiracıların arasında ilginç isimler görmek mümkün. Avluda vakit geçiremeseniz bile binanın altında açılan mahalle kahvesi Bohem's Cafe lezzetli kahveleri ile sizleri ağırlamaya hazır.

bottom of page